Benim Şehirlerim

Hayatımda izler bırakan, gönlümde apayrı yeri ve hatıraları barındıran benim şehirlerim vardır;

M.Ö 700 lerde kurulan, Bizans,Emeviler, Selçuklu,Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapan doğduğum Can şehirdir Merzifon.

Ankara ve İstanbul’ u Karadeniz’e bağlayan gerdandır. Taşhan dağı eteğinde, kocaman bir vadiye kurulan, çevresi ırmaklar ve barajlar ile süslenmiş, bağları ile meşhur Merzifon.

Amerikalı’ların 1886 ‘da Anadolu’da açtıkları ilk kolej, 1866 da inşa edilen meşhur saat kulesi ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın donattığı tarihi eserler ile farklıdır benim memleketim.

Ailem Merzifon’un yerlilerinden ve saygın ticaret erbabındandır. Belli dönemlerinde Belediye Başkanlığı yapmış, bilinen ve itibar edilen insanlardır.

Çocukluğum ilkokul sona kadar Merzifon’da geçti. İstiklal ilkokulu, Harmanlar mahallesi, Paşa Camii, Cumhuriyet Caddesi ve daha nice yerler hafızamda tatlı hatıralar olarak duruyor.

Anne, baba,dede, babaanne,akraba şefkatini ve komşuluk kültürünü iliklerime kadar duyduğum istisna yıllardı o yıllarım. Mahalledeki hava kararıncaya dek türlü türlü oyunlarımız, ilkokul günlerimiz, Ramazan’ın efsunlu geceleri, fener alayları ve babamın yanındaki çıraklık günleri ,hepsi ayrı bir lezzet ve desendi hayatımda.

istanbul

Ortaokul ve lise yıllarımın unutulmaz hatıralarını barındıran dünyaca meşhur İstanbul. Hakkında bunca yazı ve şiir yazılan, sanata konu olan, ilham kaynağı bir şehri anlatmaktan ziyade kendi hatıralarımın yoğunlaştığı Fatih semti ve Fatih Koleji ayrı bir yer tutar hafızamda.

Eyüp , Pierre Loti Tepesi, Taksim, Eminönü, Çamlıca, Pendik, Kadıköy, Üsküdar ve Sultanahmet dile gelse ve gençlikle, çocukluk arası yaşadığım o büyülü zaman dilimlerini bana tekrar anlatsalardı. Mabedleri, boğaz manzaraları, müzeleri, Sahaflar Çarşısı, Mısır Çarşısı ile hayatımda ilk kez yaşadığım ve tattığım manevi duyguları nasıl unuturum! ..

O dönemlerde İstanbul trenleri, vapurlarında kravatlı beyefendiler, edebli hanımefendiler az değildi. Seyyar satıcılar bile kendilerine has üslup ile arzı endam ederlerdi.
Camiilerde sanki Efendiler Efendisi’nin havası vardı. Yavuz Selim Camii ve türbesi ise kaçamak yaptığımda, sığınacak yer aradığımda hep imdadıma koşardı.

Daimi yatılı olduğum için üç haftada bir Pendik’te oturan teyzemlere giderdim ve ilaç gibi gelirdi bana. Fatih Pendik arası yaklaşık üç saat yol giderdim ve birtek havayolunu kullanmazdım. Eminönü Haydarpaşa arası vapur seferlerinde martılara simit ziyafeti çekerdim.

Draman Fatih Koleji acısı ve tatlısı ile şüphesiz manevi dünyama tesir eden, ruhumun heykelini ikame eden bir büyülü mekandı. Çok dev simaları o zaman ki çocukluk gençlik karışımı duygularla kadri kıymetlerini bilemeden tanıdık. Herbirisi kendi branşlarında ve rehberliklerinde uzman ve adanmış ruhlardı. Mefkure adına birşeyler kazandım ve sadece kendim için yaşamamayı öğrenebildiysem bu dava adamları sayesindedir.

İstanbul Sahaflar Çarşısı kitaplarla hasret giderdiğim, Pierre Loti ve Çamlıca uzun uzun hayallere daldığım,Taksim; sanatın kollarına uzandığım , Eyüp; manevi hazlarla kendimden geçtiğim, Sarıyer; kamp maceraları ile yad-ı cemil olarak hatırladığım renkli mekanlardı.

İzmir ne hikmetse yıllardır yaşadığım bir şehir gibi beni bağrına bastı. Üniversite yıllarım Dokuz Eylül Üniversitesi Buca kampüsünde geçti. İzmir Hatay ise; üniversiteli arkadaşlarla evde kaldığımız canlı ve rengin hatırlarımı barındıran şirin beldedir.

İzmir halkının sosyal demokrat yönü, yaşamaya ve keyfine düşkünlüğü , gönül verdiğim ideallerin doğum yeri olması , düzenli ve konforlu bir şehir olması başlıca temalar.

Ve uzun süren ve hala devam eden yurtdışı yılları başlıyordu kimileri gurbet dese de 15 yıl gurbeti ülkemde yaşamıştım zaten.

moskova

Moskovam; sisli puslu bir kış günü indim Shremetova Havaalanına, herşey çok yabancı idi bana, alfabe krill olunca tabelalar, reklamlar herşey çözülmeye muhtaç bir şifre gibi idi. Çıkışa gelene kadar bavul taşıyıcısına verdiğim para ile meğer bir Moskova turu yapılırmış.

Üniversite yıllarından tanıştığım Moskova’da öğretmenlik yapan arkadaşım Onur Bey beni karşıladı. O gün Sibirya’da öğretmenlik yapan başka bir arkadaş Ümit Bey’de orada idi.
Rus Mersedesi dedikleri eski bir Volga ile yola revan olduk.
Leninsky caddesi yağan bembeyaz kar ile ayrı heybetli görünüyordu.

Moskova’da 56 nolu okulumdaki öğretmenlik yıllarım, sarı saçlı, mavi gözlü öğrencilerim ile olan diyaloglarım, unutamayacağım yıllarımdır. Veli ziyaretlerimiz de Rus kültürünün ne kadar derin köklere sahip olduğunu, Komünizmin bazıları için hayat ,bazıları içinde azap olduğunu yerinde müşahede etme imkanım olmuştu.

Kızıl Meydan ,St Basil Katedrali, Kremlin Sarayı, Tretikovsky Sanat Müzesi, nostaljik Arbat caddesi, efsane Bolşoy tiyatrosu, tarih müzesi gibi olan metrolar, cennet köşesi Botanik Parkı, Gorky, Kuzkova Parkları ve daha nice mekanları ile Moskova gerçek bir altyapıya sahip sanat ve kültür başkentidir.

Benim şehirlerime eklemek istediğim bir büyülü şehir de St.Petersburg’dur .Ama maalesef orada yaşamadım sadece ziyaretlerim oldu. Evliliğimin ilk yılları Moskova’da geçti.Tam işçi bayramı ertesi günü doğan ve açık hastane bulmakta zorlandığımız canım kızım tatlı hatıralar yumağı.
6 yıllık çok renkli, macera dolu, tatlı bir o kadar da hüzünlü nice hikayeleri arkamda bırakarak Moskova’dan çok farklı ve uzak bir coğrafyaya doğru yelken açtım. .

tana

Madagaskar dünyanın dördüncü büyük dev adası, 25 milyon nüfusu ile az Afrika ama daha çok Uzak Doğu..özellikle de Endonezya.

Bir temmuz akşamı idi Antananarivo İvato Havalanına indiğimde. İlk farkettiğim güleryüzlü insanlardı. Havalimanı çıkışında kalabalık bir grup bavullarımızı taşımak için yarışıyordu. Geçtiğimiz sokaklarda loş sokak lambaları bazılarında ise hiç ışık yoktu. Sokağın başında varil içine ateş yakmış, ısınmaya çalışan insanlar vardı.

Sabah olduğunda sanki bambaşka bir ülkeye gelmiştim.
Parlayan güneş, yeşilin canlı tonları adeta bana hoşgeldin diyordu. Okulumuz üç katlı şirin bir bina idi. Önceden Hint elçiliğinin rezidansı imiş. İlk Türk eğitim gönüllüleri adaya geldiklerinde gece klubünden bir yeri okula çevirmişler zorluklara rağmen yedi burslu öğrenci bulmuşlar. Sonra bu bina bulunduğunda çok sevinmişler.

Antananarivo ülkenin başkenti, ama çok eski bir yerleşim yeri. 1960 da bağımsızlığını kazanmışlar Fransızlar’ dan.
Bir zamanlar tarımda, sağlıkta, ulaşımda Afrika’nın en iyilerindenmiş ama sonrası yaşadığı sosyalizm, ve darbeler sonucu o günlerden eser kalmamış. Sokaklar insan kalabalığıdır. Ana yolda at arabaları, puspuslar, öküz arabaları, ana yol kenarlarında olan prinç tarlaları, açıkta satılan etler, altyapı eksiklikleri başkentin güzelliğini alıp götürmüş.mada

Ülke aslında çok zengin bir ülke, safir, altın,petrol , vanilya ki dünya ihtiyacının %60 nı karşılıyor, gül ve palesandr ağaçları, tür zenginliği (bio diversity) ile zengin bir ülke Madagaskar. Ayrıca 5500 km sahil şeridi ve doğal güzelliği ile farklı bir yer. Ama altyapı, ulaşım ve ekoloji bilinci, doğanın korunması aşılması gereken ciddi problemler.

Biz ailecek çok sevdik Madagaskar ve insanını, üçüncü evladım Mina orada dünyaya geldi. Çok güzel dostlar edindik. Yokluğun dibinde yaşayıpta nasıl mutlu olabiliyor insanlar orada gördük. Madagaskar’da geçen uzun yıllarım hayatımda unutmayacağım yıllarım ve iyi ki yaşamışım dediğim yıllarımdır. .

IMG_20150731_110224

Sonraki durak Cape Town ‘dı. Hani şu milletin ah bir tatil yapabilsek, dünyanın bir ucu olan Ümit Burnu’nda bir fotoğraf çektirebilsek dediği dünyaca meşhur şehir. 2013 yılında dünyanın en iyi tasarlanmış şehri seçilmişti Cape Town.

Seradan süreyyaya farklı bir dünya idi yeni taşındığımız şehir. Evimiz ve çocukların gittiği okulumuz Sybrand Park’ta idi .Tabii G.Afrika içinde en güvenli şehirlerden birisi Capetown olsa da yine de evdeki güvenlik sistemi, insanların yüzüne yansıyan tedirginlik ilk başlarda bizi de tedirgin etti. Ama şehri tanıdıkça özellikle komşularımız, dostlarımızın samimi tavırları hızlı alışmamıza yardımcı oldu.

İşlerim gereği Cape Town’ da çok uzun kalamadım ama gerçekten etkileyici ve yaşanılacak bir şehir. Ümit Burnu; Atlas ve Hint Okyanusu’nun buluştuğu harika bir nokta, fok adası, Mandela’nın 27 yıl hapis yattığı Robben adası ,tarih müzesi, Waterfront, üzüm bağları ile meşhur Stellenbosch, dünyanın ilk yüz üniversitesi içindeki UCT; University of CapeTown, dünya harikası botanik bahçesi, dünyanın en iyi sahil yolu denebilecek, kanyonları ile meşhur Garden Route, dünyanın yedi harikasından birisi Masa Dağı ve nice güzel, görülmeye değer yerler..

Ve Afrika’ nın ticaret merkezi G.Afrika ‘nın kalbi Johannesburg ; bildiginiz Amerika, İngiltere modelinin Afrika’da uyarlanmış hali. Dev binalar, dev holdingler, 5,6 şeritli yollar, yemyeşil bir şehir. Güvenlik problemleri ile ün yapmış, pek çoklarının da acı tatlı hatıralarının olduğu bir şehir. 12 milyon nüfusa sahip, çok iyi üniversiteleri olan ama en önemlisi apartheid döneminin,ırkçılık mücadelesinin en kanlı sahnelerini görmüş bir şehir.

Aslan Parkı özellikle pazar öğle beslenme saatinde çok orjinal bir mekan. Özel aracınızla aslanların dibine kadar girip, nefeslerini hissedebilirsiniz. Kuş parkı, Monte Casino, Altın madeni gibi yerler gezi listenizde olabilir. Ama özellikle Midrand’ da bulunan Nizamiye Kompleksi görülmeye değer önemli bir eser. Selimiye Camii’nin yakın bir kopyası. Türk Mescidi olarak da bilinen Külliye ‘de klinik, okul, berber, Osmanlı mutfağı ,simit sabah kahvaltısı olan pastanesi ve camiisi ile orjinal bir mekan.

Kim bilir benim şehirlerime ömrümüz varsa daha ne şehirler ve ne dostluklar eklenecektir…

Scroll to Top