
Bir Muhacir Hikayesi
İlk kez Madagaskar’ a gelen ziyaret heyeti içinde dikkatimi çekmişti Ömer ağabey, sevecen ve cana yakın tavırları, yıllardır tanışıyormuş hissini veriyordu. Ege şivesi ile yaptığı konuşmalarla kalıcı bir fotoğraf bırakıyordu hafızanızda..
İlk defa Hizmet Gönüllüleri kendi memleketinde okul açmayı planladıklarında, beldenin buna maddi imkânlarının el vermeyeceğine karar verip, vazgeçerler. Ömer Ağabey’in çok ağırına gider, kendisi beldesinin ileri gelen zenginidir. Petrol ofisi ve değişik alanlarda işleri vardır. Derhal ilgili arkadaşları ziyaret eder ve Onlara kararlarının yanlış olduğunu, bu beldenin bu eğitim müesseselerine çok ihtiyacı olduğunu söyler. Ama yetkililer bu iş için sizin beldenin gücü yetmez deyince, beş yıllık bu okulun maliyeti nedir ? diye sorar, yetkililer şaşırırarak yaklaşık rakamı söylerler. Ömer Abi gerekli rakamı bir çeke yazarak uzatır ve başka engel yoksa derhal okul açılış için gerekli adımlara başlayalım, der.
Heyecan dolu bir fitrat, hadiselerin ekşi yüzünde hep tebessüm edecek yönler bulabilen bir ümit adamı…
Madagaskar’a yıllarca sponsor oldular, nice güzel müessese açılışlarına vesile oldular. Nice zeki ve fakir Afrika incilerinin hayatlarını kurtaracak, belki ahiretlerini kurtaracak hayırlı işlere vesile oldular O ve O’nun misali Anadolu’nun güzel insanları…
Kendi beldesinde de Türkiye ziyaretlerimde ziyaret ettim kendisini, ailecek güzel ve kalıcı dostluklar edindik. Eşi de dünyalar tatlısı, kendini öğrencilere burs bulmaya, hayır işlerinde koşturmaya adamış bir hanımefendi. Kendi beldelerinde en üst düzey yetkiliden, halk içerisinde değişik kesimlerin sevgisi ve saygısına mazhar olmuş bir güzel aile…
Yıllar geçti ve fırtınalı günler başladı, kahpe rüzgar tüm şiddeti ile esmeye başladı. Önüne gelen herşeyi savuruyor, yaş kuru ne varsa sağa sola dağıtıyordu…İyiler kötü olmuş, el üstünde tutulan en saygın insanlar “terörist ” ilan edilmişti. Yılların dostlukları ve dostları adeta birbirini hiç tanımamış gibi kinle,nefretle davranıyordu. Aileler arasına bile fitne girmiş, yürekler gayız,hasedle atıyordu. ..
İşte böyle fırtınalı süreçte Ömer ağabey ile tekrar yollarımız kesişti , önce komşu bir ülkede sonra da Afrika’da tekrar buluştuk. O eski günlerden eser yoktu, gözlerimiz buğulu uzun uzun sarıldık. Kadere değil ama kedere ağladık. Hey gidi günler dedik…Ömer ağabey’ in mallarına el koyulmuştu, hakkında bir sürü dava açılmıştı. Canı gibi sevdiği ülkesinden ve ailesinden apar topar ayrılmak zorunda kalmıştı. Torununu sevemeden gurbetlere düşmüştü. Herşeyden ağırı da canından çok sevdiği eşini tutuklamışlar ve zindanlara koymuşlardı. Bir müddet mecnun gibi gezdi, hep kendini suçladı, döneyim ne olacaksa olsun dedi. Ama eşinin metanetli duruşu, ” dönersen ve benim yüzümden hayata küsersen hakkımı helal etmem” deyişi O’ nu bu düşüncesinden vazgeçirdi. Ayrıca eşinin ben içeriye buradaki babasız, babaannesiz bebekler için girdim, onların bana ihtiyacı var, onlar da benim torunlarım sözleri ile rahatladı .Hayata hiç küsmedi, hayata hep tutundu. Kendi durumunda veya daha ağırını yaşayanlara hep ümit oldu, ümit verdi. Hadiselerin ekşi yüzüne hep güldü, önceden çok güzel günler yaşadık, gezdik , o günlere sayalım dedi. Bu günler de geçecek, bir imtihandayız diyerek hep moral kaynağı oldu başkalarına. ..
Şimdi Ömer Ağabey Kanada’ya sığındı. Aynı sevecen ve hayata pozitif bakışı devam ediyor…emsaline misal olmaya devam ediyor.