Herşey Yenilenir

Hapishaneye girmek için henüz çok gençti, yaşı daha 20 bile değildi. Annesi özel bir dersanede öğretmenlik yapıyor, babası da elektrik malzemeleri satıyordu. Suçu ise ülkenin en büyük sermayeli bankalarından birine para yatırmak ve yurtdışında öğretmenlik yapan ablasına para göndermekti.
Serhat’ in annesi de hapishanede, babası ise gaybubette gizleniyordu; çünkü O da pekçok öğrenciye burs vermiş ve burs toplamıştı. Annesinin çalıştığı en başarılı dersane ise “devlete darbe suçlaması ” ile karşı karşıyaydı.

Serhat derin düşünceler içerisinde idi; annem, babam, ablam hep güzel işler yapan, namuslu insanlardı. Yanlış bir iş yaptıklarına şahit olmadım ama ne değişti de ülkenin en tehlikeli insanları haline geldik, bir annenin veya yurtdışında öğretmenlik yapan bir insanın darbe ile ,insanların öldürülmesi ile ne alakası olabilirdi ?..Neden bazı akrabaları onları hiç tanımamış gibi tavır alıyorlar, hiç bir kelam etmiyorlardı? Bunca yıllık yaşananlar yalanmıydı? Kendini bir cinayete şahit olmuş ama cinayet üstüne ustaca yıkılan ve müebbet alan birisi gibi hissediyordu.

Koğuş arkadaşları da ilginçti; son sınıftan atılan genç bir teğmen, branşında uzman çok tecrübeli bir bankacı, milyon dolarlara cirosu ulaşmış meşhur bir baklavacı, birçok başarı sertifikası almış bir emniyet müdürü, yıllarını nesillere vermiş emekli bir öğretmen ve kardiyoloji branşında aranan bir doktor. Emekli öğretmenden de Kur’an dersleri alıyordu.

İçeride zamanını, kitap okuyarak, Kur’an öğrenerek ve kendi gibi kader mahkumları ile çokça sohbet ederek geçiriyordu.
Günler hiçte öyle dendiği gibi yavaş geçmiyordu tam tersine mahkeme tarihi hızlı geliyor ama bir sonraki tarihe ertelenince yeniden çileli bekleyiş devam ediyordu. Bazı arkadaşları 15 yıl almış, bazıları 9 yıl almışlardı, ama hepsi de sebebine anlam veremedikleri suçlarla yargılanıyorlardı.
Gerçek suçlular bile iyi ki sizin gibi devlete ihanetten yargılanmıyoruz, diyorlardı. Serhat’in annesi de 9 yıl ceza almıştı. Ablası yurtdışında işine devam ediyor ama ülkesine gelemiyordu. Babası ise kim bilir nerede,nasıl bir çile dolduruyordu, ailesi paramparça olmuştu.

Mevcut rejim her geçen gün daha da sertleşiyor ve kural, kanun tanımaz hale geliyordu. Başka muhalif güçlerin de sesini değişik suçlamalarla ve ülkenin bekası diyerek kesmeye çalışıyorlardı. Televizyon ve gazeteler de artık nerede ise hep rejim yanlısı haberler yayınlanıyor, doğruyu ifade edecek sesler ise cılız kalıyordu. Kendi yaptıkları hukuksuzlukların hep bir açıklaması vardı, ama başkalarının en masum hareketlerinden bile suç teşkil edecek şeyler çıkarmada üstlerine yoktu. Yurtdışından gelen tepkilere ise hiç kulak asmıyorlardı.

Yeni yeni hapishaneler inşa ediyorlardı, ülkenin en meşhur yazarları, gazetecileri, akademisyenleri, işadamları maruz kaldıkları iftira ve suçların düşmesi için içeride çile dolduruyorlardı. Dışarıda olanlar, bize birşey olmaz diyenler bile artık eskisi gibi kendilerini rahat hissetmiyorlar, her an bizim de başımıza birşeyler gelebilir diyorlardı. Yurtdışına ise imkanı olanlardan müthiş bir göç vardı. Kendini ifade etme veya güven içinde yaşamını sürmek için çok kaliteli insanlar üzülerek yurtdışını tercih ediyorlardı.

Serhat hâlâ içeride ne yaptım da bunlar başıma geldi diye kara kara düşünüyor, dışarıda olanlar da huzursuz bir şekilde ülkemize ne zaman demokrasi gelir? Ne zaman inandığımız ve doğrularımız ile birbirimizi kabul ederiz diye
endişeli bir şekilde beklemeye devam ediyorlar. Serhat’in ablasını soruyorsanız; O ve O’nun gibiler ülkemize bir an önce demokrasi gelsin diye dua ediyorlar..çok önceden beri ülkelerinin haricinde milyarlarca insana ve onlarca ülkeye hizmet vermek için koşturup duruyorlar ve biliyorlar ki güneş doğacaksa, bahar gelecekse bu tüm insanlığın baharı olacaktır, onun için de çok çalışmak ve olumsuzluklara takılmadan; “hatt-ı hizmet yoktur sath-ı hizmet vardır, o satıh bütün dünyadır” düşüncesi ile yola devam etmektir.

Scroll to Top