
Kim Derdi ki;
Bize bu süreci yaşatanlar ,bizimle bu süreci yaşayanlar, bu süreçte mağdur olanlar, bu süreçte mağrur olup, yoldan çıkanlar.
Başlıkda belirttiğim gibi, kim derdi ki? Kimin aklına gelirdi bu yaşadıklarımız ?
Ekrem Dumanlı Bey’in köşesinde yazdığı, dönemin Başbakanı ve F.Gülen Hocaefendi arasında geçen telefon görüşmesi ve sonrası Hocaefendi’nin taziyeler için verdiği uzun teşekkür ilanı çok manidardı. Öncesine gidersek 2006 yılında Hocaefendi’nin dönemin yetkililerine yazdığı ikaz mektubu da önemli idi.
17-25 Aralığı yurtdışında medyadan öğrendim, 4 Bakan ve oğulları ile süreci hep basından takip ettim. Sonrasında önemli bir hatıra benim için, 21 Aralık 2013′ de Güney Afrika’da hatırı sayılır dostlarla dinlediğimiz 401.nolu Herkulnağme idi. Ve ben ilk şoku yaşıyordum çünkü durum ciddi olmasa Hocaefendi böyle bir sohbet ve dua yapmazdı.
Beraber olduğumuz Hocaefendi’ye yakın bir talebesi ise dua sonrası (beddua, mülaane de diyebilirsiniz ki Efendimiz’in hayatından örnekleri az değildir ) Hocaefendi’nin çay içmesine dikkat çekip, beden dili ile ” ne dediğimin farkındayım ” mesajı veriyor demişti.
26 Şubat 2014′ daki ise önemli gelişme, Erkam Tufan’ın attığı tivitte geçen baba oğul arasındaki meşhur ses kaydını dinlediğim an hissettiğim dehşet anı idi..ya doğruysa dedim ve irkildim, şok olmuştum!
Sonrası hatırımda kalan üzücü bazı olaylar; Üniversite hazırlık dersanelerini kapatma girişimleri , THY saygısızlığı ,yurtdışı ve yurtiçi Hizmet Okulları’nı şikayetler ve her türlü engel çıkartmalar, Hocaefendi için pasaport iptali ve devamında kırmızı bülten çıkartma gayreti, emniyet ve yargı mensuplarına sonrasında medya mensuplarına yönelik gözaltı ve psikolojik harpler, devletiçi kurumlarda yapılan binlerce gerekçesiz atama, tayinler, TÜSİAD,CHP, Beşiktaş Çarşı, MHP ye, Kürt ve Alevi vatandaşlara yönelik hakaretler, saldırılar, Alo Fatih’lerle ağlatılan yılların gazetecileri, işinden kovulan yüzlerce medya mensubu, haksızca alınan haram ihaleler, zoraki bağışlar, indirilen bayraklar, masum yere öldürülen yavrucaklar, özerklik ilan edilen ülke topraklarımız, içi bomboş fetvalar ve bu fetvalarla kayıp giden belki milyonlar, içi boşaltılan dinimiz, muta ile yıkılan aileler ,dünyadan tecrit edilişimiz, komşularımızda birbir kapanan elçiliklerimiz ,Avrupa ve Amerika’ dan gelen sayısız demokrasiye dönün çağrıları, prestijli bankalara ,uluslararası ödül almış yardım derneklerine, haysiyetli, dürüst işadamlarına yönelik bıktıran saldırılar ve uzayıp giden binlerce yüzkarası hadiseler..
Hocaefendi aslında 401.Nağme’ de kesin hatlarla, olabilecek utanç verici hadislere ve siyasilere karşı tavrını net koymuştu. Net bir çizgi çekerek ,” kim dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin.* Dememiştim, demeden edemedim. O kadar diş gösterildi, o kadar salya atıldı, o kadar kimse tahrik edildi, o kadar o “twit”lerde o mel’un düşünceler bir yönüyle vizesiz rahat dolaştı ki, demeden edemedim. Şimdiye kadar demediğimi dedim.” Diyerek noktayı koymuştu, o gün bugündür de dediği sözü tutuyor. Hizmet içinde de o mülaanenin etkisi hâlâ devam ediyor. Aynı şekilde zulmü yapanlar, alet olanlar ve sessiz kalanlar da buna maruzlar. Ülkeden adeta bereket kalktı, büyük bir bela sağnağına maruz kalıyor .
Şimdi günümüze gelirsek, geçen bu yaklaşık 15 aylık zamanda biz hizmetlerimize, ülkemiz, dinimiz, ve kültürümüz için çalışmaya, evrensel değerleri dört bir yana götürme gayretine devam ediyoruz. Allah rızasına talibiz. Milli ruh abidemizi ikameye çalışıyoruz.Yurtdışında şehit olan arkadaşlarımız oldu, ben inanıyorum yurtiçi şehitlerimiz kadar kutsaldır, mübecceldir Onlar.
Yine biz, ulaşmadık bir mahzun gönül kalmasın diye gayretimiz belki eskisinden çok daha ziyadesiyle devam ediyor. Hocaefendi dimdik ayakta, biz de öyle..Ayrıca üst akıl, alt akıl falan da yok, en üst akıl; Hocaefendi’nin sohbetleri Bamteli ve Herkulnağme‘ler ki herkese açık, ne diyorsa kendisi ifade ediyorlar..
Üzüntümüz şudur; keşke insanlarımız bu yapılan masum hizmetlere atılan iftiralara inanmasalardı, devletimiz milletimizin açtığı ve milletimize ait bu çalışmalara ülkemiz menfaati açısından bakabilselerdi. Dün yapılan alkış tutulan çalışmalar, hizmetler aynı, değişen birşey yok tam tersine artan bir gayret ve samimiyet var.
Hizmete gönül verenleri yakınlarına sorsunlar , alacakları cevap hep müsbet olacaktır. Hizmet okullarından mezun, şu anda devletin ve iktidarın içinde aktif görev yapan çok arkadaşlarımız oldu.Onlar da hep güzel şeyler söylüyor , kendilerini yetiştirenlere dua ediyorlardı ne değişti?
Bizi arınma sürecinde kendimizi defalarca eleştiriye, özümüze dönmeye, kendimiz ile yüzleşmeye sevkeden Rabbe sonsuz hamdolsun. Tarihin seyrinde okuduğumuz dostlarla imtihan nasıl olunur anlamamıza vesile olan bir süreç ,binbir hakaret ve iftira ile bizi tüm dünyanın daha iyi tanımasına da sebeb olan bir dönem, gurbetimize gurbet katan bir dönem, “yalnızların gerçek dostu Allah’ tır” hakikatini hatırlatan bir dönem, ileride büyük problem olacak ikiyüzlü karakterleri ortaya çıkaran, farklı kesimlere hizmetleri tanıtıp, önyargıları kıran, gelecek zor günlere bireysel ve müessese bazında ciddi bir hazırlık provası yaptıran, , demokratik tepki verme ve hukuki haklarını arama konusunda insanımıza yollar açan, Türkçe Olimpiyatları’ nın dünyaya yayılmasına vesile olan, baskıdan ötürü yeni entellektüel ve aydın dostların kazanılmasına da vesile olan zor ama sonu çok hayırlı bir dönem ,vesselâm..
Birgün dönerseniz ve anlarsınız neler ettiğinizi, biz aynı yerde bekliyor olacağız.